e
sv

Evim Ben! Ev! – Can GADİRLİ

11 Kasım 2025 19:44
avatar

Aynomi

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Ah şu evin bir dili olsa da konuşsa! Kim bilir neler söylerdi!

Vee işte doğdu sabah güneşim! Yan cephemden sıcak olmasa da gelen güneş ışığı rengimi ön plana çıkarırken veda ettim gecenin karanlığına, akşamın ayazına. Ama unutmadım da teşekkür etmeyi gecenin meltemine, karanlıkta kardeşlerime sahip çıkıp beni koruduğu için.

Açılmakta güçlük çeken gözlerimi biraz biraz zorlayarak açtıktan sonra baktım sokaklarda sönen lambaların ışıklarına. Sokaklar, kaldırımlar, asfaltlar güneşin parlaklığından nasibini aldığı sırada ön cepheden yükselen bir ses çalındı kulağıma. Sesin yükselip kısa süre sonra kesilmesi esnasında ön cephemde yayılan gıdıklanma hissiyatıyla anladım panjurların açılıp güneşin içeriye buyur edildiğini.

“Günaydın!” dedi ince bir ses. “Bu ses;” dedim kendi kendime “o yumuşak tını, dillere destan, kulaklara melodi gelen o tını! Küçüğüm uyanmış, buna hiç şüphe yok!” dediğim esnada lavabodan akan suyun sesini duydum. “Günaydın kızım.” Diyen kalınca olan başka bir ses lavabonun önünden geçerken Küçüğüm’e selam vermiş olsa gerek ki “Günaydın baba.” Diyen karşı bir tını çalındı kulaklarıma.

“Bugün kahvaltıya ne var?” diyen ince bir ses mutfağa geçmiş otururken “Buzdolabına bakarız şimdi, o bize söyler neler olduğunu.” Sözleriyle karşılık verdi kalınca olan. Ah şu Buzdolabı! Emektar arkadaşım benim! Ne günler gördük geçirdik onunla, yeri geldi “Ağzıma kadar doluyum Abi, inan bana konuşmakta bile zorluk çekiyorum.” Diyerek isyan etti, yeri geldi “Abi, havalar serinlediği için beni pek tercih etmiyorlar. Balkona koyuyorlar da gecenin meltemi serin tutuyor her şeyi.” Diyerek tatil yaptığını dile getirirdi. Çok zahmete katlandı o emektar Buzdolabı ama hiçbir vakit “bana mısın” demedi! Helal olsun sana Buzdolabı dostum, esaslı dolapsın valla! Ben dalmışım gene düşünceler alemine… “Bu bulaşıkların hali ne böyle!” diyerek mutfağa giren tiz bir sesin kulaklarımı tırmalaması başlattı benim sabah mesaimi.

Daha alçaktan gelerek “Ne olmuş bulaşıklara?” dedi kalınca olan ses.
“Ne olacak? Şuraya bak! Gene birikmiş bütün bulaşıklar! Mutfağın toz içerisinde olmasından söz etmiyorum bile.” Sözlerinin ardından bir sandalye çekecek olsa gerek ki ufağından tırnak batmasına benzer bir hisse kapıldım “Bu evin istekleri hiç bitmiyor resmen!” dediği yerde araya girmek, sözümü esirgememek istedim ama duyan kim? “Evim ben! Ev!” diyerek başlamak istedim söze “Nasıl bir isteğim olabilir senden! Asıl sensin istekleri hiç bitmeyen, asıl sensin sürekli olarak Evin Babası Adam’ı dara sokan, Evin Küçük Kızı’na (benim Küçüğüm olur kendisi) sürekli iş kitleyen! Aynaya bakarak konuş be Evin Annesi Kadın!” demek geldi içimden ama dinleyen kim! Ev ahalisi daha kendisini dinlemez iken bir evi mi dinleyecekler? Peeehhh nerde o evren?

“Deme be Abi öyle.” Diyen bir ses duydum. Biraz durup dinleyince tanıdım bu sesi. Emektar arkadaşım Buzdolabı idi söze giren. “Sen bakma be Abi onlara, biz senden razıyız, bu aile ‘doyum’un ne olduğunu bilmezler. Sen asma suratını hem bak sen üzüldüğün zaman bizler de üzülüyoruz.” Demişti en içten gelen konuşmasını, en dokunaklı ses tonunu kullanarak. Ah Buzdolabı ah! Keşke dediğin kadar kolay olsaydı da bir çırpıda atabilseydim aklımdan geçen her bir cümleyi. Oysa dönmüyor işte bu dil, bir açılsa ne çok şey var diyeceği!
“Biliyorum be Abi, benim de senden aşağı kalır yanım yok. Biliyorum özlüyorsun öncekileri ama sık dişini be Abi, ahanda,” dedi masa başında sandalyesinde boynu bükük, kalınca sesli Ev Babası Adam’la karşılıklı oturup kahvaltısını eden Küçüğüm’ü göstererek “şu tatlı kızın hatırı için dayan be Abi!”
Sanırım haklısın Buzdolabı, Küçüğüm için dayanacağım. Her bir sabahı Küçüğüm için karşılayacak her bir akşamı Küçüğüm’ün yıldızları izlemesi için konuk edeceğim. “Ha şöyle be Abi! Yüzün gülsün biraz ya. Hem bak birazdan Bahçe de uyanır, seni böyle yüzünden düşen bin parça şeklinde görmesin çocukcağız, yazıktır.”
Evet evet haklısın Buzdolabı, iyi ki varsın be emektar dostum! Çok badireler atlattık senle ve daha nice badireler atlatacağız gör bak.

Buzdolabı soktu aklıma bu ahaliden önceki ahaliyi. Ne de güzel insanlardı ne de tatlı kişiliklerdi. Geldikleri ilk günü sanki daha dünmüş gibi hatırlarım. Hanım Ablam beyaz bir elbisenin içerisindeyken Bey Abim ise onun tam karşıtı renkte siyah bir takımın içerisindeydi. Geldikleri vakit biraz harap durumdaydım, yıllar iyi bakmamıştı bana… Fakat onlar toparladı beni, sadece kendi ellerinden tutmadılar benim de elimden tuttular! Eskimiş, pörsümüş, rengi solmuş, unutulup gitmeye yüz tutan her bir yerimi aldılar ve geride yepyeni, ışıl ışıl, canlılık akan yerlere bıraktılar.

Günlerden bir gün gözlerinde keder, yüzlerinde hüzün varken çıktılar ellerinde koca koca kolilerle “Hey!” demek geldi içimden “Nedir yüzleriniz bu hali? Bey Abi, nedendir Hanım Ablam’ın yüzü gülmez, çiçekler açmaz o gözlerde? Ben mi ettim bir kusur yoksa Kombi mi dedi ‘Isıtmam!’ diye?” demek geldi içimden fakat duymadılar sesimi. Gittiler ellerinde koca koca koliler, gülünce çiçek açan gözlerde kederle, attılar adımlarını ağır ağır. Uzansam, tutsam “Gitmeyin! Nereye gidiyorsunuz!” desem belki gitmezlerdi ama yok, elimden gelmedi hiçbir şey… Böylece kaldık gene biz bize. Biz bize derken de Mutfak, Buzdolabı, Kanepeler, Kombi ve en küçüğümüz Bahçe… Yalnız değildik özünde ama her birimizin içinde bir burukluk vardı adını koyamadığı. “Nereye gideriz Abi, ne yapacağız Abi, bize yol göster Abi…” gibi söylemler içimizde çalkanırken bu ahali geldi aramıza.

Ne Evin Babası Adam’a alıştı yüreğim ne de Evin Annesi Kadın’ı kesti gözlerim ama nedendir bilmem en çok Evin Küçük Kızı’nın (Küçüğüm olur kendisi) sesini sevdi kulaklarım. Sabahları güneşi selamla nedenim, her zorluğa göğüs germe sebebim oldu Küçüğüm benim. Lise derslerinden sonra dershaneye gittiği için tembihledim tüm sokak lambalarını “Küçüğüm gelmeden evvel yanın ve o odasına girene kadar sönme cüretini dahi göstermeyin! Küçüğüm odasına girdiği vakit sönebilirsiniz hatta o vakit sönün ki Küçüğüm rahat rahat izlesin yıldızlarını, dinlesin onların öykülerini şiirlerini.”

Kaldı mı sözüne etmediğim, düşüncesi zihnimden geçerken koca koca gözlerini açmış bana bakan Bahçe takıldı radarıma. Bahçe’dir bizim en küçüğümüz. Onu bize hediye edenler de az evvel sözüne ettiğim Hanım Ablam ve Bey Abim idi. Hanım Ablam o kadar sevmişti ki bizleri ufak bir hediye bırakmadan gitmek istememiş. Ah canım Hanım Ablam! Neden gittin hiçbir vakit öğrenemedim ama bir bilsem neden gittiğini valla düzelteceğim kendimi o yönde. Hep sendin benim eksiklerimi kapatan bu sefer ben kapatacağım kendi eksiğimi yeter ki geri gel Hanım Abla! Bey Abim’i al da gel!

İşte böyle insanlardı Hanım Ablam ve Bey Abim hem bizi çok sever hem bizi sahiplenirlerdi. En küçüğümüz Bahçe de onların sayesinde katıldı aramızda, onların sayesinde güzelleşti ön cephe manzarası. Açan her bir çiçek, gelen her bir arı, çimlenen her yeşillik onların anısını tazeler bizler için.

Bir evdir özüm, dört duvar birkaç penceredir iki gözüm, tek hecedir asıl özüm. Dinlemesini bilene anlatırım pek çok şeyi ama kulakla değil gönlüyle dinlemeyi bilmeli insan yoksa susar sessiz kalırım. Nasıl olsa “ev”dir, diyerek geçme, çoktur aslında hikayem ama yoktur meraklı dinleyicim.

Bir evdir özüm,
Dört duvar birkaç penceredir iki gözüm,
Tek hecedir asıl özüm.
Bunlardır son sözüm.

Bu Eseri Paylaş:

  • Süreyya
    4 gün önce

    Kaleminize sağlık ne güzel anlatmışsınız evlerin hallerini

    yorum beğen
    • Aynomi
      4 gün önce

      Teşekkür ederimm 🙂 Beğenmenize sevindim.

      Farklı bir bakış açısından yaklaşmaya çalıştım 🙂

      yorum beğen

Sıradaki içerik:

Evim Ben! Ev! – Can GADİRLİ

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu verabetgiris.co

"Sitedeki 'Yazarlar' bölümüne ruhunuza dokunacak yeni bir yolculuk eklendi. Göz atmayı unutmayın." -------- "GriKalemler Dergisinin 3. Sayısı Yayımda" ------- " Dergimize Yazılarınızı Üye Olarak Yukardaki Gönder Menusundan Yada editor@grikalemler.com.tr mail adresinden gönderebilirsiniz." ---------- " GriKalemler Edebiyat Dergisine Hoşgeldiniz " ------"Yazışma adresi: Hürriyet Mahallesi Eski Edirne Asfaltı Caddesi No:196 Gaziosmanpaşa /İSTANBUL Tel: +905061252905"