e
sv

Rüyadaki İnci – Can GADİRLİ

12 Ekim 2025 19:22
avatar

Aynomi

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Sen bir inci ol varsın nefesi yeten seni çıkarsın.

“O beni çok törpüledi Abi. Sabahları kalkamaya sebep bulamazken o bana şafağın daha güzel olduğunu daha enerjik olunabileceğini gösterdi. Sabah güneşinin gülücüğünün öğlen güneşinin somurtkanlığından daha iyi olduğunu gösterdi Abi.” derken ufak bir tebessümle sağıma bakarak geri döndüm Abime “Etrafıma bakardım ve herkes mutluydu Abi, hepsinin de ortak paydası neydi bilir misin? Hepsinin sevdiği yanındaydı. Hepsi mutluydu ama tek değillerdi, beraber güldükleri beraber ağladıkları insan yanlarındaydı. Bende ise sadece ben ve dört duvar vardık ta ki o gelene kadar. Ama Abi, o çok uğraştı. Çok törpüledi beni, çok derine indi. Her dalışı bir öncekinden daha derindi ta ki…”

Aniden ve hızla açtım gözlerimi sol yanağım yastıktan sol kolum da üstüne yatmaktan uyuşmuşken döndüm gerçek dünyaya “Hepsi bir rüyaymış.” Dedim uykulu, kapalı sesle. Derin bir nefes alarak elimi telefona attım, göz ucuyla, hızla, tarihe bakarak “10 Ağustos 2026” yazısını kesti gözlerim “12.49” yazan saati görmemle derin bir nefes alarak geri bıraktım telefonu önceki yerine.

Ciğerlerimi odanın havasız ve kokan havasıyla doldururken uyuşmuş kolumu umursamadan sağ yanıma dönerek diğer kolumu altıma altım, bacaklarımı çektim kendime. “Hepsi bir rüyaymış…” düşüncesiyle sağ yanağımın hafifçe nemlendiğini hissetmemle yanağımı sildim yastığın günlerce, belki de haftalarca, kullanılmasından ötürü terleyen kılıfına. “Neden ama?.. Neden?” sorusu aklımın dört bir yanını kurcalarken “Tekrar o masaya dalabilir miyim acaba?” düşüncesiyle gözlerimi sıkı sıkı kısarken dank etti kafama o “DALMAK” sözcüğü.

Diğer tarafıma dönerek gözlerimi sıkmanın fayda etmeyeceğini yorgunluktan “Bizi rahat bırak! Biz seni rüyaya geri daldıramayız!” diye isyan eden göz kapaklarımdan duyduktan sonra gözlerimi usulca açarak yataktan kalkmadan, hatta doğrulmadan, görebildiğim kadar etrafımı taradım.

Halının üzerinde sağ ayağı bir uçta sol ayağı diğer uçta olan bir çift çorap, sandalye başlığından sarkan bir kıyafet, kelebek pozisyonda açık olan ve odaya bir hayrı olmayan pencere, içeriye vuran öğle güneşi, oturağı bana bakan sandalyenin minderinde duran yığınla “Bizi buradan alıp yıka artık! Yeter bize bu çektirdiğin!” diye bağıran yığınla kıyafet ve odanın farklı köşelerdin kalan diğer detaylar.

Tekrar elimi telefona atarak tarih ve saate baktım “10 Ağustos 2026” yazan ekrana karşı nefes verip “Ne bekliyordun sanki bir anda 4 yıl ileriye gitmeyi mi?” derken gözüm saate kaydı “12.52” yazan saate karşı derinden bir “of” çekerek sırtımın üzerine uzandım. “Gözümü açmamdan bu yana sadece 3 dakika zaman mı geçmiş?” diyerek avuçlarımı yüzümde gezdirdim. Gözlerimin altında oluşan çapakları parmaklarımın ucunda hissetmemle ellerimle ovuşturdum. Ellerimi çektiğim zaman gördüğüm beyaz tavan bana “Ey tembel! Kalksana artık, daha ne kadar o yatağa yapışık kalacaksın!” diyerek bağırmasına daha fazla seyirci kalmadan kalkarak dikleştim, altımda kalan çarşafın buruşmasına ve vücudumun izinin çıktığı yere bakarak ellerimi tekrar yüzüme alarak “Bu yalnızlığa bir son vermem lazım ama nasıl?” dedim.

Yatağın ucuna oturarak bacaklarımı aşağıya doğru sarkıttım, öncekinden daha fazla içeriye giren güneş ışığına bakarak “Bana oradan bakış atmaya çalışma! Sabah kalkmak adına bir sebebim yok!” diyerek odamın etrafına bakındım. “Bu yalnızlık bu canda olduğu sürece sabahları kalkmak adına bir sebebim olmayacak gibi duruyor.” Derken nefes verip sağ yanıma bir bakış attım “Sağım boş olduğu sürece sabaha kalkamaya geceye yatmaya sebebim olacağa benzemiyor.” Sözlerimle yataktan kalkarak perdeyi çektim, yüzüme vuran kuvvetli güneş ışığı gözümü alıp etrafta darmadağınık duran eşyaları aydınlatırken “Daha sonra toplarım.” Düşüncesi yer etti zihnimde.

Odamdan çıkacağım esnada ayağıma takılan kıyafetler yürümemi zorlaştırırken “Sanırım şimdi toplasam daha iyi olacak.” Düşüncesi girdi zihnimin dört bir yanına. Eğilerek birer birer aldım yerde olanları.

“Rüyada sözü geçen ‘derine daldı’ ne demekti acaba?” diye kendi kendime konuşurken kucağımı doldurdum kokuları ve dokuları birbirine karışan ne varsa. Lavaboya giderken burnumun direğinin kırılmasına aldırış etmeden “Kırılacak şey burnumun direği değil bu yalnızlık zinciri olsun.” Düşüncesiyle lavaboya girerek her şeyi makineye attım.

Makine çalışmaya başlarken geçtiğim odamda tekrar kendimi yatağa atarak sırtımın üzerine uzanırken “Bu ağustos yalnızlığı peşimi bırakmayacak gibi…” diyerek derin bir nefes aldım, sol elimi karnımın üzerine koyup sağ elimin avuç içini kafamın altına koyarak uzanırken “Ben denizdeki bir inci, varsın gelsin nefesi yeten beni çıkarsın.” Düşüncesiyle gözlerimi usulca kısarak “Denizdeki mi rüyadaki mi?” dedim sessizce, dudaklarımın kenarını sivrilterek gözlerim kapalı uzandım aklımın ucundan geçen tek düşünceyle “Ben hem deniz hem de rüyadaki inciyim varsın gelsin nefesi yeten beni çıkarsın.”

Bu Eseri Paylaş:

Sıradaki içerik:

Rüyadaki İnci – Can GADİRLİ

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu verabetgiris.co

"Sitedeki 'Yazarlar' bölümüne ruhunuza dokunacak yeni bir yolculuk eklendi. Göz atmayı unutmayın." -------- "GriKalemler Dergisinin 2. Sayısı Yayımda" ------- " Dergimize Yazılarınızı Üye Olarak Yukardaki Gönder Menusundan Yada editor@grikalemler.com.tr mail adresinden gönderebilirsiniz." ---------- " GriKalemler Edebiyat Dergisine Hoşgeldiniz " ------"Yazışma adresi: Hürriyet Mahallesi Eski Edirne Asfaltı Caddesi No:196 Gaziosmanpaşa /İSTANBUL Tel: +905061252905" "Sosyal Medya Yönetimi Ayşegül Kösa Sert Can Gadirli medya@grikalemler.com.tr"-----"Grafik Tasarım: Oğuzhan Öcal oguzhanocal.com.tr webmaster@oguzhanocal.com.tr"----"Editör: Hakan Seyrekbasan Rojda Gülseven editor@grikalemler.com.tr" --------"İmtiyaz Sahibi grikalemler.com.tr Adına Süreyya Geçici iletisim@grikalemler.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Gülal iletisim@grikalemler.com.tr Yazı İşleri ve İçerik Sorumlusu: Hakan Yakıcı editor@grikalemler.com.tr"