
Aptalın tekiydi. Benimle tanışmadan önceki o yalnızlığını, zavallılığını unutmuştu. Hele yokmuşum gibi davranması! Hiç sevmemiş demek beni. O akşam iyice anladım bunu. Tamam, bana söz vermemişti. Hatta peşinden koşturan bendim. Peki beni görmediğinde her yerde beni aramaları? Uzun bir süreden sonra beni gördüğünde yüzünde açan güller? Her şeyi yanlış anlamış olmam mümkün müydü? Ya bu evi paylaşmamız… Tamam, ona fazla trip atmış, küslüğü biraz uzatmış olabilirim. Ama hemen benim yerime başkasını bulması normal miydi?
Kim kabul edebilirdi ki böyle bir şeyi? Beni burada tutan muhtaçlığım mıydı? Hayır, muhtaç falan değildim. Bu ev benimdi. Bu evi o tutmuş, ben sonradan eve, onun hayatına dahil olmuş olabilirdim. Bu hiçbir şeyi değiştirmezdi. Ya bu evin her noktasına bıraktığım kokum, izlerim, yıllardır verdiğim emek… Aslında anlamalıydım. Kaç gecedir eve geç geliyordu. Benimle yemek yerken konuşmuyordu. Kanapeye uzanıyor, elinde telefon sürekli birileriyle mesajlaşıyor, uyumaya giderken bana seslenmeden yatak odasına geçiyordu. Ben de uyuyakaldığım salonda onu göremeyince yanına gitmeyi bırakmıştım. Ah, hata etmiştim. Şimdi anlıyordum. Çok başıboş bırakmıştım. Ya şu kanapede geçirdiğimiz vakitler… Nankördü işte.
O akşam, her akşam yaptığım gibi onun gelişini bekliyordum. Sokakta gölgesi görününce koşturarak kapıya gittim. Merdivenden çıkarken çıkardığı ayak seslerine eşlik eden sesi duymuştum ama önemsememiştim. Belli belirsiz bir sesti. Kapı açıldığında seslerin kime ait olduğunu gördüm. Bana bakıp yüzsüzce “Pabucun dama atıldı” diyerek kahkahayı bastı. Yanındaki bana bakmadan, ondan önce salona girip baş köşeye oturdu.
Suratına tükürmemek, yüzünü parçalamamak için kendimi zor tutuyordum. Onun görmediği bir an dişlerimi ona gösterme fırsatı bulmuştum ki, o yüzsüz benden önce davrandı. Bana doğru tehditkâr bir bakış savurdu, sanki tısladı.
Karar vermiştim: ertesi gün o yokken ona haddini bildirecektim. Nasılsa baş başa kalacaktık. Düşündüğüm gibi olmadı. Günlerce beni evde hapis bırakan bu adam, onu yanından hiç ayırmıyordu. Sabah evden beraber çıktılar. Belki bir gecelikti, affedebilirdim. Artık ona küsmeyecek, trip atmayacaktım.
Akşam yalnız gelecekti, bana bu kötülüğü yapamazdı. Her şey yanlış anlaşılmadan ibaret olmalıydı. Akşam gelince açıklama yapacak, her şeyi unutup kaldığımız yerden devam edecektik. Evi terk etmeyecektim, onu affetmeye hazırdım. Geçirdiğimiz onca güzel günü bir gecelik hata için çöpe atmaya niyetim yoktu.
Onlar gittikten sonra koridorda duran aynada kendimi gördüm. O benden daha mı güzeldi? Bir zamanlar ben de yanındaki kadar genç ve güzel değil miydim? Zaman nasıl zalimdi… Mutfakta dolandım; aç hissetmiyordum. Her yerde izlerini bırakmıştı. Bir gecede nasıl yerleşivermişti, sessizce evi istila etmişti.
Pencereden sokağı seyretmeye başladım. İnsanlar gelip geçti, sokak bir ara kalabalıklaştı, sonra tenhalaştı ve sokak lambaları yandı. O sokağın köşesinden döndüğünde yalnız değildi. Neşeli neşeli sohbet ederek geliyorlardı. Bu sefer kapıda beklemeyecektim. Madem bana bu haksızlığı yapabiliyordu, beni göremeyecekti.
Kapıdan girdiğinde beni göremeyince şaşırmış olmalı. Yüksek sesle adımı söyledi. İstediği kadar seslensin, nafile! Saklandığım yerden çıkmayacaktım. Panikle odaları dolaşan ayak seslerini duyuyordum. Oh, olsundu! Beni yok saymak nasıl olurmuş görsün. Son kozunu oynamış, tabağıma kokusu burnumun direğini sızlatan yaş mamalardan koymuştu. Aslında daha fazla saklanmaya niyetim yoktu. Bütün gün aç olduğum aklıma geldi. Karnımdaki guruldamalar on metreden duyuluyor olmalıydı.
“Hadi gel, Duman ile tanış” dediğinde şaşırdım. Duman mı? Erkek miydi yani? Kokladım. Kokusunu daha iyi duyabilmek için birkaç adım attım, o da bana doğru adımladı. Yaş mamanın etrafında beraber durduk. Önce “sen” der gibi kenara çekildi. Hah, şöyle adam ol dedim kendi kendime. Mutlulukla mırıldandı; içimde kelebekler havalandı. Burnunu burnuma uzattı. Mis gibi kokusu başımı döndürdü. Bir an duraksadım. Onu kabul etmek ihanete boyun eğmek gibi geliyordu. Ama kokusu öyle tanıdıktı ki, direnemedim. Uzanıp kulağımı yalamasına izin verdim. Onu bırakıp salona doğru gittik. Arkamızdan bakakaldı. Onun her zaman oturduğu koltuğa yerleştik. Kapıdan bizi izliyordu. Ayakta kalmıştı şapşik. Kendi istemişti bunu. Şimdi görülmeme sırası ondaydı.
İhanet-Necati Yıldırım
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu verabetgiris.co
"Sitedeki 'Yazarlar' bölümüne ruhunuza dokunacak yeni bir yolculuk eklendi. Göz atmayı unutmayın." -------- "GriKalemler Dergisinin 3. Sayısı Yayımda" ------- " Dergimize Yazılarınızı Üye Olarak Yukardaki Gönder Menusundan Yada editor@grikalemler.com.tr mail adresinden gönderebilirsiniz." ---------- " GriKalemler Edebiyat Dergisine Hoşgeldiniz " ------"Yazışma adresi: Hürriyet Mahallesi Eski Edirne Asfaltı Caddesi No:196 Gaziosmanpaşa /İSTANBUL Tel: +905061252905"
Yorum Yaz