e
sv

ELİMDE ÇAY BARDAĞI, KARŞIMDA KAİNAT- DİLEK DEMİR DURDU

12 Ekim 2025 09:05
avatar

Medyagri

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Elimde çay bardağı, karşımda kâinat

( Bir tutam tefekkür )
Oturduğumuz yerden ellerimizde birer bardak sıcak çay eşliğinde, ömründen bir pay ayırarak yazıyı okuyan her bir okur ile beraber tefekkür yolculuğuna çıkmak niyetindeyim.

Çünkü bazen bir bardak sıcak çay insanı kendinden bile uzaklaştırır, bazen kendiyle baş başa bırakır, bazen de kâinatla yapayalnız, işte tam da bu tezatlık içinde yaşanır vasat hayat.

Sık sık tefekkür yolculuğuna çıkmak, adeta zihnimize tatil yaptırmaktır. Her zaman aynı şeyleri düşünmek zihni yaşlandırır. Monoton düşünceler insana yol aldırmaz. Yeni düşünceler yeni tefekkürler zihne canlılık verir. Yeni düşüncelerimiz yoksa bile, her daim gördüklerimize ve bildiklerimize farklı pencerelerden tekrar tekrar bakabilmek gerekir.

Kâinatı tefekkür yolculuğunda ışığına dokunamadığım güneşten mi bahs etsem, yoksa yaslanamadığım ay dan mı, ya da düştüğüm birçok buhrandan sonra düşmek istediğim uzayda ki karadelikten mi bahs etsem. Belki de her şeyi yuttuğu iddia edilen o kara deliktedir asıl aydınlık kim bilir!

Ya da konuşmak istediğim tek tek yıldızlardan mı bahs etsem, sahi yükseklerde asılı kalmak ve düşmemek boşluğa ne muazzam bir özellik.

Ekvator çizgisini geçsem mesela, dünyada sınırları aşamadığımız kardeşlikler adına, tek tek gezsem gezegenleri belki küçük prens büyümüştür, belki de fanustaki gül yalnızlıktan yorulmuştur.

Hangi gezegende hayat var tartışmaları bir kenarda dursun, hangi dünyaya ait olduğumu sorgulasam deriin deriin, kâinat içerisinde bir zerre olan ben gezegenleri ve dünyayı aşarak öbür dünyayı düşünsem çayımdan bir yudum alırken.

Güneş sisteminde gece, gündüz birbirini kovalarken beni de ölümün kovaladığını hatırlasam, ya da kaçıp kurtulmaya çalıştığım dünya telaşlarının aslında kısır döngüden ibaret olduğunu hatırlasam sıcak çayım halen bardakta duruyorken.

Güneşe bir ml ısınmak için yaklaştığımda dünya hayatının ittiği günahlardan cehennemde yanacağımı düşünsem içten ürpererek, bir ml uzaklaşınca da üşüyen mazlum çocukların ayaklarını hatırlasam. Sahi sıcak çayı yudumlarken üşüyen kaç mazlum çocuk düştü fikrime.

Dünyaya düşsem kâinat boşluğundan, kıtaları dolaşsam sandalyemde otururken, okyanuslara selam versem, bir damla suyun bir insana dönüştüğünü bilsem de benliğimde, acaba okyanustaki sular damlalara ayrılsa kaç insan daha oluşur dünyada diye kendi özüme dokunsam suyu avuçlarken.

Kâinatı yalnız gezerken korkmasam devasa yalnızlıktan…

Dünyanın kaçta kaçı su kaçta kaçı toprak parçası diye bir bilgiyi salt kitap sayfalarından okumasam, karış karış ölçsem suyu, toprağı, her zerresinde kendimi bir daha bulsam. Topraktan yaratılan insanı ve birde toprakta çürüyenleri ansam, toprakta çürüyenleri!

Ülkeleri, kültürleri örf ve ananeleri, farklı yemekleri, farklı inançları ziyaret etsem onlar hiç fark etmeden beni, ışıklı büyük şehirleri, ormanlardaki sessizlikleri, suyun altında seyahat etmeyi, her nimetin şükrünü yapabilmeyi, derken çayımdan bir yudum daha almayı ihmal etmeden tefekkür etsem dünyayı bulunduğum odadan çıkmadan.

Şehirlere uğrasam, tarihi noktalara tarih yazsam, evlere misafir olsam, sokaklardan, caddelerden yalnızlık şarkılarının eşlik etmesiyle geçsem, hiç yorulmadan hiç usanmadan…

Toprağa dokunsam, yağmur bulutları kurak toprakları sulasın diye el açıp yalvarsam, payıma düşecek olan sebze ve meyvelerin tohumdan fidana, fidandan soframa nasıl geldiğini konuşsam toprakla, anlatır mı acaba bağrında sakladıklarını bana.

Bir çiçeği koklasam, papatyayı içi boş aşklar için seviyor sevmiyor demeden dalında sevsem. Sahi heva heves uğruna adına aşk dediğimiz duygular için hunharca kopardığımız papatyalar biz onları seviyor sevmiyoruz diye yaprak dökse acaba sonuç ne çıkar hakkımızda.

Kâinatta zerre olan insanın dünyasına uğrasam birde, duygular, düşünceler, acılar, mutluluklar, bilgi, eğitim, aile, okumak, çalışmak ve daha nice nice özellikler içinde yapayalnız kalmış insanın yüreğine uğrasam.

Hayatta yaşanan her şeye rağmen iç huzuru yakalamış kâinatla barışık olan insanların yüreğine selam versem usulca.

Çiftçiye kulak versem, işçiye imkan sağlasam, tarlada çalışan ile fabrikada çalışanları tanıştırsam. Evde yemek yiyen ile ekmek yapanları buluştursam. Ağlayan her çocuğa zararsız şekerlerden versem, annelerin yüreğine dünyanın güvenli bir yer olduğunu fısıldasam da çocuklar sokaklarda neşeli neşeli oynasa, bitkiler daha bir çiçek açsa şu renksiz ve çölleşmiş insanlığa.

Kitap sayfalarına dokunsam, kesilen ağacın ne kadar büyük bir nimete döndüğünü haykırsam ormanlarda, okunan her harf, her kelime ve her satır için bir ağaç daha diksem toprağın bağrına, birde soğumadan bir yudum daha alsam çayımdan.

Kitaplar dedik dostlar evimizin sessiz misafirleri, her biri bir çağ, her biri bir dünya, bir kültürü anlatan dostlardır kitaplar. Ne büyük zenginlik kitaplara sahip olmak.Yeter ki biz kulak verelim toprağın bağrından kopup gelen ağaçların ellerimiz de tekrardan yeşerip hayat bulan sayfalarına.

Gün ağarmadan görünmeyen aydınlık adına asra yemin etsem,
Kuran’ın diliyle, ancak iman edip Salih amel işleyenlerin kurtulacağı bu dünyanın geçici bir zindan hükmünde olduğunu hiç unutmasam.

Bir yudum daha aldığım çayımın soğuduğunu hissedince anladım ki çook uzaklara gidip gelmişim oturduğum yerden, uçağa binmeden, otobüs bileti almadan, sahi ne güzel şey gezgin olmak. Fakat nereleri gezdiğimiz önemli.

Bir tutam tefekkürle bitirsem yazımı, kendimizi yalnız hissettiğimiz her an da yolculuğa çıkmaya hazırlansak ve bir bardak çay bitmeden geri evde olsak çok şey kaybetmeyiz dostlar.
Ulaşamadığımız güzellikler bize misafir olsa, biz gitmeden gelse kâinat kapımıza. Beden yorgun olmasa da zihin yorgun dönse bu yolculuktan ne güzel olur böyle seyahatler.

Zihin dünyasının seyahatinden sonra eve geri geldiğimde birde baksam ki vakit sabah namazı vakti, ezan sesleri bana namazı hatırlatsa Allah’u Ekber ( ALLAH BÜYÜKTÜR ) diye. Çok uzaklardan gelmiş olmanın mutluluk verici ama zihni yorgunluk ile kendi kendime tebessüm etsem evet Allah çok büyüktür desem gezip gördüğüm sahnelerden sonra.

Bir namaz arası versem; çayım, kendim, kâinat ve sessizlik aralarına.

Bir tutam tefekkür yolculuğuydu niyetim dostlar. Sıkıldığımız şu monoton hayattan çıkıp yolculuk etmek adına. Kimselerin bilmediği diyarlara gidip gelmenin çokta zor olmadığı ve koca kâinatı ziyaret etmeden göçmemek adına dünyadan.
Hiç mi düşünmüyorsunuz. ? ( saffat süresi 155) ayetinin muhatabı olduğumuzun bilincini kaybetmemek adına çok geniş manaları olan ayetin sadece tefekkür kısmını yakalayabilmek umuduyla.

Değil mi ki;
Tefekkürü hayattan çıkarmak ıssız bir çölde yalnız kalmayı kabullenmektir.

Tefekkürün olmadığı bir zihin kurumuş ve çatlamış bir topraktır.

Tefekkürün olmadığı bir hayat, fanusun içine kapanıp yaşamaktır.

Ve tefekkürün olmadığı bir iman Rabbi’nin kadrini bilmemektir.

Bol tefekkürle, bol seyahatli ve salih amellerimizin bol olacağı çay saatleri diliyorum.

Tefekkür yolculuğuna çıkan herkese hayırlı yolculuklar.

Secde kâr

Bu Eseri Paylaş:

etiketlerETİKETLER
Üzgünüm, bu içerik için hiç etiket bulunmuyor.
okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI
Cevabı iptal etmek için tıklayın.
Şuanda Dilek Demir adlı kişinin yorumuna cevap yazıyorsunuz.
  • oguzhanocal
    2 hafta önce

    Severek okudum Yazı için Teşekkürler.

    yorum beğen
    • Dilek Demir
      2 hafta önce

      Rica ederim. Vakit ayırdığınız için bende teşekkür ederim 🍀

      yorum beğen
  • Esma
    2 hafta önce

    Derin yüreklere selam olsun👏👏👏👏

    yorum beğen
    • Medyagri
      2 hafta önce

      Yorum ve katkınız için teşekkür ederiz

      yorum beğen
  • Dilek Demir Durdu
    2 hafta önce

    Ömürlerinden bir pay ayırarak okuyan herkese teşekkürü bir borç bilirim.

    yorum beğen
    • Medyagri
      2 hafta önce

      Toprağa, suya, ağaca, çiçeğe ve kitaba verdiğiniz değer; insanın yaratılışına, yaşamına ve sonuna dair bir döngüyü hatırlatıyor. Hele ki “toprakta çürüyenleri ansam, toprakta çürüyenleri!” cümlesi, yankısı uzun süren bir dua gibi. Kaleminize sağlık.

      yorum beğen
      • Dilek Demir
        2 hafta önce

        Teşekkür ederim 🍀
        Sadece yazmak yetmez elbette yazılanların yankısının cevap bulduğu yüreklere selam olsun.

        yorum beğen

Sıradaki içerik:

ELİMDE ÇAY BARDAĞI, KARŞIMDA KAİNAT- DİLEK DEMİR DURDU

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu verabetgiris.co

"Sitedeki 'Yazarlar' bölümüne ruhunuza dokunacak yeni bir yolculuk eklendi. Göz atmayı unutmayın." -------- "GriKalemler Dergisinin 2. Sayısı Yayımda" ------- " Dergimize Yazılarınızı Üye Olarak Yukardaki Gönder Menusundan Yada editor@grikalemler.com.tr mail adresinden gönderebilirsiniz." ---------- " GriKalemler Edebiyat Dergisine Hoşgeldiniz " ------"Yazışma adresi: Hürriyet Mahallesi Eski Edirne Asfaltı Caddesi No:196 Gaziosmanpaşa /İSTANBUL Tel: +905061252905" "Sosyal Medya Yönetimi Ayşegül Kösa Sert Can Gadirli medya@grikalemler.com.tr"-----"Grafik Tasarım: Oğuzhan Öcal oguzhanocal.com.tr webmaster@oguzhanocal.com.tr"----"Editör: Hakan Seyrekbasan Rojda Gülseven editor@grikalemler.com.tr" --------"İmtiyaz Sahibi grikalemler.com.tr Adına Süreyya Geçici iletisim@grikalemler.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Gülal iletisim@grikalemler.com.tr Yazı İşleri ve İçerik Sorumlusu: Hakan Yakıcı editor@grikalemler.com.tr"