e
sv

Yuvasını Arayan-RIFKI YAVAŞ

28 Eylül 2025 08:32
avatar

Medyagri

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Kapının önünde bekliyordu. Görmezden geldim. Tavukları galeta ununa bulayıp tavaya attım. Onlar kızarırken yeşillikleri alıp akan suya tuttum. Hareketim dikkatini çekti, gelip baktı; ama çok durmadı, yine kapının önündeki bekleyişine geri döndü. Gidişini erteleyemezdim. Kapıyı açtım.

Ne yapardı ki yalnız dışarıda? Tekrar gelir miydi? Ya başına bir şey gelirse? Camın kenarında durup dışarıyı seyretmesi mi kötüydü, yoksa beni perişan eden bu vesveseler mi? Kendime “Bencil olma,” dedim. Ama bu bencillik değildi; ya başına bir şey gelirse?

Gidişinden sonra zaman durmuş gibiydi. Saatler mi geçti, dakikalar mı? Bilmiyorum. Akşam olmuştu. Bir el hızlı hızlı kapıya vurdu. “Korktuğun başına geldi,” dercesine. Komşunun çocuğu telaşla, “Aşağıda!” dedi. Gerisini dinlemedim, anahtarlarımı alıp hızla aşağı indim.

Köşeye sinmişti, ürkekti, yabancı gibi bakıyordu. “Hadi gel,” dedim. Duymazdan geldi. Başında sessizce bekledim. Tüylerinde kurumuş kan izleri vardı. “Bak gördün mü,” dememe gerek yoktu. “Almıştır dersini,” dedim içimden.

Yaklaşık bir saat sonra yanıma geldi. Konuşmadan yukarı çıktık. Kanayan yerlerini öpüp okşadım. Çok şükür, mühim bir yara değildi. Yemeğini yedikten sonra koltuğun köşesine kıvrılıp yattı. Bir süre benden uzak durdu. Başına gelenlerin sorumlusu bendim; o uzak durdukça pişmanlığım büyüyordu. Nasıl alabilirdim gönlünü?

Mutfağa geçtim. Dolaptan ciğer çıkardım. Sevdiği gibi küçük küçük doğradım. Yağ tavada cızırdamaya başlayınca kokusu mutfaktan koridora, koridordan onun burnuna doğru yol aldı. Yanıma geldi, başını bacağıma yaslayıp kafasını bana doğru kaldırdı. Çatalın ucunda dumanı tüten ciğeri üfleyerek, küçük lokmalar halinde avucuma alıp ona uzattım. İlk lokmayı aldığında gözleri yumuşadı. O an, affettiğini hissettim. İçimde bir şey çözüldü. Bu saadetimiz sadece üç gün sürecekti. Üçüncü günün sonunda yine kapının önündeydi. Gitmeyeceğini düşünüyordum ama o yaşadıklarını unutmuş gibiydi. Gidecekti.

Kabahatli bendim. İlk olarak annemin bahçesinde onu sokakla tanıştırmıştım. Bahar ayıydı; otlar bilek boyuna gelmişti. Dışarı çıkarken “Hadi gel,” diye seslendim. Gelmeyince kucağıma aldım; bedenime sıkı sıkı yapıştı. Bahçedeki ağaç kütüğüne oturdum, çekinerek yere indirdim. Bir süre ayak uçlarımda durdu. Sonra ayakları yerle temas etti, kısa bir mesafe uzaklaştı; bana baktı, ben oradaydım. Biraz daha uzaklaştı. Koşturup geri geldi. Sonra biraz daha uzaklaştı. Kendini otların arasına attı, yerlerde yuvarlandı. Küçücüktü daha.

Eve döndüğümüz gün kapının önünde dolanıyordu. Ne istediğini anlamadım, ilgilenmedim. Sitenin bahçesi güvenliydi ama kalabalıktı; hareket eden arabalar, koşturan çocuklar, kedi peşinde koşan köpekler vardı. Burada sokağa çıkmasına izin veremezdim. Koltuğun üstüne, oradan pencere pervazına çıkıyor, saatlerce camdan dışarı bakıyordu. Ben ayağa kalktığımda koşturarak kapıya gidiyor ve bana sesleniyordu. Sanki evde olmaktan mutsuzdu, kapı açıldığında yüreğim titredi.

Dayak yediği günün ardından çıkmasına izin vermemeye kararlıydım. O da bir kaç gün boyunca sokağa çıkmak istemedi. Sonra kapı önlerinde beklemeleri başladı. Uykuya direndi, yemeğe yüz vermedi. Gözleri öfkeyle doluydu. İlk kez ondan korktum. Onu kapının arkasında tutmaya hakkım var mıydı?

Meşgul etmeye çalıştım. Yeni oyunlar icat ettim. Beraber topun peşinden koştuk, oyun arkadaşı olsun diye ona bezden bir bebek yaptım. Yetmedi. Hekime götürdüm. Bu hallerinin tek suçlusunun hormonlar olduğunu söyledi. Tek çözüm: hormonlarını yok etmekti. Yapamazdım.

Rutinimizi keşfetmiştik. Her sabah işe giderken o da benimle çıkıyor, kapıyı açar açmaz koşturup gidiyordu. Ama nereye? Akşam gelir miydi? Evi bulabilir miydi? İlk günler bu sorular zihnimi bulandırırdı. İşten eve döndüğümde onu kapının önünde bulunca derin bir “Oh!” çekerdim. Kısa zamanda alıştık. Geldiğinde çok acıkmış olur, sakinleşene kadar homurdanarak yemeğini yerdi. Birkaç gün sesini çıkarmaz, peşimde dolanır, sonra yine kapının önündeki nöbetine başlardı.

Yaz geldiğinde hormonlarının etkisi bitecek, beraber uzun öğle uykuları yapacağız, sukunete kavuşacağız diye hayal ediyordum. İlk defa apartmanın önüne gelip onu bulamadığımda endişelendim. Tüm gece sitenin bahçesini dolandım. Bir gün sonra geldi. Sonraki gidişinde gelmesi birkaç günü buldu. Bir hafta gelmediği de oldu. Buna da alıştım.

Bir gün “Bugün gitmesen,” dedim. Hava kapalıydı, belki yağmur yağacaktı. Döndü, arkasına baktı; hiç sesini çıkarmadan gitti. Yağmur gibi içime çöktü gidişi. Bir daha dönmedi.

Aylar sonra karşılaştık. Sokakta önüne çöp tenekelerinin konulduğu duvarın tepesine oturmuş, geleni geçeni seyrediyordu. Yanına oturdum. Beni görünce sevindi. Sarı tüyleri biraz koyulaşmıştı sanki. Başını okşadım; bacaklarımın etrafında dolanıp durdu. “Hadi gel,” dedim, elimdeki poşetleri gösterdim. “Mama aldım sana.” Çöp tenekelerinin yanında ama huzurluydu. Artık başka bir yuvası vardı. Göz göze geldik ama dönmedi.

Bu Eseri Paylaş:

etiketlerETİKETLER
Üzgünüm, bu içerik için hiç etiket bulunmuyor.
okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI
Cevabı iptal etmek için tıklayın.
Şuanda aristokrat0135 adlı kişinin yorumuna cevap yazıyorsunuz.
  • aristokrat0135
    1 ay önce

    Sade ve etkileyici bir anlatım. Artı dokunaklı. teşekkürler

    yorum beğen

Sıradaki içerik:

Yuvasını Arayan-RIFKI YAVAŞ

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu verabetgiris.co

"Sitedeki 'Yazarlar' bölümüne ruhunuza dokunacak yeni bir yolculuk eklendi. Göz atmayı unutmayın." -------- "GriKalemler Dergisinin 2. Sayısı Yayımda" ------- " Dergimize Yazılarınızı Üye Olarak Yukardaki Gönder Menusundan Yada editor@grikalemler.com.tr mail adresinden gönderebilirsiniz." ---------- " GriKalemler Edebiyat Dergisine Hoşgeldiniz " ------"Yazışma adresi: Hürriyet Mahallesi Eski Edirne Asfaltı Caddesi No:196 Gaziosmanpaşa /İSTANBUL Tel: +905061252905" "Sosyal Medya Yönetimi Ayşegül Kösa Sert Can Gadirli medya@grikalemler.com.tr"-----"Grafik Tasarım: Oğuzhan Öcal oguzhanocal.com.tr webmaster@oguzhanocal.com.tr"----"Editör: Hakan Seyrekbasan Rojda Gülseven editor@grikalemler.com.tr" --------"İmtiyaz Sahibi grikalemler.com.tr Adına Süreyya Geçici iletisim@grikalemler.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Gülal iletisim@grikalemler.com.tr Yazı İşleri ve İçerik Sorumlusu: Hakan Yakıcı editor@grikalemler.com.tr"